12 Haziran 2018 Salı

DEVLET | Platon


  • Doğruluk ve eğrilik nedir?
  • İnsanlar kötülüğe akın akın gider, kolay ulaşır ona. Yolu düz, yeri  yakındır kötülüğün. İyiliğin önüneyse, alın teri konmuştur.
  • Eğriliğin son kertesi, doğru olmadan doğru görünmektir. Haksızlık etmek fırsatını bulan herkes haksızlık eder. İnsanlar, ancak korkaklık, ihtiyarlık ya da başka bir yetersizlik yüzünden eğrilik edemedikleri için eğriliği kötülerler. Bu çeşit insanlara haksızlık etmek imkanı verilecek olsa, bu imkanı sonuna kadar kullanırlar.
  • Kendine hakim olmak tuhaf bir deyim, kendine hakim olan, kendinin kölesi olmuş olmuyor mu? Kendinin kölesi olan, kendinin efendisi de demektir. Aynı adam hem köle oluyor, hem efendi. Bu durum şöyle anlatılabilir: bir insanın içinde iki yan vardır: Biri iyi, biri kötü. İyi yan, kötü yanı buyruğuna aldı mı, buna kendine hakim olma diyoruz, bunu yapanı da övmüş oluyoruz. Tersine, kötü eğitim görme, kötülüklerle düşüp kalkma yüzünden iyi yan zayıflar da, kötü yanın buyruğuna girerse, böyle birine de kendinin kölesi deriz. Buysa kötüleme olur.
  • İçimizde hesaplayan, düşünen yana akıl deriz. Ötekiyse, düşünmeyen, sade arzulayan yanımızdır. O, sever, acıkır, susar, coşar,doymak, zevk almak ister. Demek içimizde böyle iki yan var. Ama azgınlık, kızgınlık diye de bir şey var içimizde. Ona üçüncü bir yanımız mı diyelim? Demezsek acaba iki yanımızdan hangisine daha yakındır? İkincisine, istekler yanına daha yakın gözüküyor. Hikaye şu: Aglaion'un oğlu Leontios Pire'den yukarı gelirken kuzey surlarının dibindeki işkence yerinde cesetler görmüş. Bir yandan bunlara bakmak ister, bir yandan da görmemek için başını çevirmiş. bir süre görme isteğini yenip yüzünü kapamış, ama sonunda dayanamamış, gözlerini dört açıp ölülere doğru gitmiş ve bağırmış kendi gözlerine:"Haydi kör olasılar...Alın doya doya seyredin bu güzel manzarayı!"
  • Kızma gücü kötü bir eğitimle bozulmamışsa, akla yardım eden üçüncü bir yanımız olur. İnsanın içindeki bir yan başka bir yanını azarlıyor; iyiyle kötüyü ayırt eden akıl, aklı dinlemeyen öfkeyle çatıyor. Öyleyse içimizdeki yanlardan her biri kendi işini gördüğü vakit biz de kendi ödevini yapan doğru kişiler oluruz.
  • Birçokları zorla giriyorlar tartışmaya. Tartıştıklarını sanıyorlar. Oysaki yaptıkları tartışma değil, çekişmedir. Neden dersen, bir meseleyi ayrı ayrı yönleriyle ele alıp inceleyemezler. Karşılarındakinin tersini söylemek için kelimelere takılırlar. Tartışmak değil, hır çıkarmaktır bu.
  • Savaşma ve çatışma diye iki söz olduğuna göre, insanlar arasında iki çeşit kavga vardır:Biri yakınlarla soydaşlar arasındaki kavga, öteki soyca ve kanca ayrı insanlar arasındaki kavga. Yakınlarımızla olursa çatışma, yabancılarla olursa savaş olur.
  • Devletteki değişik hallerin her insanda bulunduğunu kabul etmek zorunda değil miyiz? Devlet bunları bizden almaz da nereden alabilir? Sertlikleriyle tanınmış Trakyalıların, İskitlilerin ve bütün kuzeylilerin devletlerinde de aynı sertlik ve taşkınlık görülür. Bilim tutkusu da bizim memleketin özelliği sayılabilir. Fenikelilerle Mısırlılardaysa hemen göze çarpan bir para tutkusu vardır. Bu özelliklerin devlete geçmeyeceğini ileri sürmek gülünç olmaz mı?
  • Her toplumda yönetim kimdeyse güçlü odur, her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar. Demokratlık demokratlığa uygun kanunlar, zorbalık zorbalığa uygun kanunlar, ötekilerde de öyle. Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen şeylerin, yönetilenler içinde doğru olduğunu söylerler; kendi işlerine gelenden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar. Doğruluk her yerde birdir: Yönetenin işine gelendir. Güç  de yönetende olduğuna göre, düşünmesini bilen bir adam bundan şu sonuca varır: Doğruluk güçlünün işine gelendir.
  • Hiç de iyi yönetilmedikleri halde, düzeni değiştirmeye kalkan yurttaşları, ölüm cezasıyla korkuturlar. Buna karşılık bu kötü düzen içinde rahat eden kişileri öveni, onlara yaranmaya, istediklerini sezinleyip yerine getirmeye çalışanı iyi yurttaş, büyük devlet adamı sayar, onu şana şerefe boğarlar.
  • Kanunların kaygısı bir takım yurtdaşlara ötekilerden üstün bir mutluluk sağlamak değil, yurtdaşları ya inandırarak,ya zorlayarak birleştirmek, her birine toplum içinde görebileceği iş payını aldırmak, böylece bütün toplumu birden mutluluğa götürmektir. Devlet seçkin yurtdaşlar yetiştirmeye uğraşıyorsa, bu onların keyiflerince yaşayıp, dilediklerini yapmaları için değil, devlet düzenini sağlamlaştırmaya yardım etmeleri içindir.
  • Bir devlette başa geçenler, başa geçmeyi en az isteyenler oldu mu, dirliğin de, düzenin de en iyisi olarak var demektir. Baştakilerin böyle olmadığı yerdeyse, tam tersine, ne dirlik vardır ne düzen. 
  • Başa geçecekler baş olmaktan üstün bir değere yükselmişler mi? Yükselmişlerse, bilki, o devlet yi yönetilen bir devlettir. Çünkü böyle bir devletin başındakiler gerçekten zengin kişilerdir. Altın zengini değil, akıl ve erdem zengini. İnsanları mutluluğa ulaştıracak da zenginliğin bu türlüsüdür. Kendi yararlarına düşkün, açgözlü kimseler başa geçer ve başta olmayı keselerini doldurmak için bir yol sayarlarsa, orada artık iyi bir düzen arama. Çünkü herkes başa geçmek için birbirini ezecek ve bu iç kavgada hem kendilerinin hem de devletin başını yiyeceklerdir. 
  • Filozoflar devletlerde kral ya da şimdi kral, önder dediklerimiz gerçekten filozof olmadıkça, böylece aynı insanda devlet gücüyle akıl gücü birleşmedikçe, kesin bir kanunla herkese yalnız kendi yapacağı işi verilmedikçe, bu devletlerin başı dertten kurtulamaz.
  • İyi dediğimiz şey, halk içinde zevkte, aydın kişiler içinse, düşüncededir.
  • Görünen dünyada, göz ve görünen nesneler için güneş neyse, kavranan dünyada da iyi, düşünce ve düşünülen şeyler için odur.
  • Eğitim, ruhun gücünü "iyi"den yana çevirme ve bunun için en kolay, en şaşmaz yolu bulma sanatıdır.
  • Kötünün iyiye zararı, iyi olmayana zararından daha çoktur.

                                      DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar