10 Mayıs 2018 Perşembe

BENİM SÖZLERİMLE DÜNYA | Albert Einstein


  • Mutlu bir adam, gelecek hakkında düşünemeyecek kadar bugünden memnundur. (1896)
  • Bu "büyük çağ" içinde yaşarken, kişinin özgür iradesiyle övünen bu deli, yozlaşmış türe ait olduğu gerçeğiyle uzlaşması çok zor. Bilge ve iyi niyetli insanlar için bir yerlerde bi adanın var olmasını nasıl isterdim! Böylesi bir yerde ben bile ateşli bir vatansever olurdum! (1914) 
  • Şöhretle birlikte ben de gittikçe daha da aptallaşıyorum; bu da şüphesiz yaygın bir olgu. (1919)
  • Biliyorum ki lütufkar kader, yıllar süren hummalı çalışmaların ardından birkaç güzel fikir bulmama izin verdi. (1920)
  • Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Bilgi sınırlıdır. Hayal gücü ise dünyayı sarar. (1929)
  • Kolaylık ve mutluluğu hiçbir zaman birer amaç olarak görmedim; böylesi bir etik temelin, bir domuz ağılının ülküsü olduğunu düşünürüm. Her zaman için önümde ışıyan ve beni yaşama mutluluğuyla dolduran ülküler daima iyilik, güzellik ve dürüslük olmuştur. Rahatlık ve mutluluktan bir amaç yaratmak bana asla çekici gelmemiştir. (1930)
  • Mülkiyet, görünüşte başarı,şöhret,lüks...Bana göre bunlar her zaman aşağılık şeyler gibi görünmüştür. Basit ve mütevazi bir yaşamın...beden ve zihin için en iyisi olduğuna inanıyorum. (1931)
  • Bilim insanları, insan ilişkilerde dahil her olayın doğa yasalarına bağlı olduğunu düşünür. Dolayısıyla bir bilim insanı, olaylarının gidişatının duayla değiştirilebileceğine inanma eğiliminde olamaz...Ama aynı zamanda bilim yolunda ciddi anlamda yürümeye başlamış herkes de evrenin yasalarında bir ruhun, insanınkinden engin bir biçimde daha üstün bir ruhun kendini gösterdiğine ikna olmuştur. Bu açıdan bilimi takip etmek özel bir tür dini hissi doğurabilir.(1936)  
  • Neden beni hiç kimse anlamazken herkes seviyor.? (1944)
  • Yine genç bir adam olsam ve yaşamımı nasıl kazanacağıma yine karar vermek zorunda kalsam ne bilim insanı olmak isterdim, ne akademisyen ne de öğretmen. Mevcut koşullar altında hala mümkün olan mütevazı bir derecede bağımsızlığı bulabilme umuduyla daha ziyade bir tesisatçı veya seyyar satıcı olmayı seçebilirdim. (1954)
                                             AŞK 
  • Sen benimle olmadığında kendimi eksik hissediyorum. Oturduğumda uzaklara gitmek; uzaklaştığımda evde olmak; insanlarla konuşurken çalışmak istiyorum; çalışırken oturduğum yerde odaklanamıyorum; yattığımda ise geride kalan günden tatmin olamıyorum.(1900)
  • Ben nasıl yanlız yaşayabilmişim, benim minik meleğim? Sensizken özgüvenim yok;çalışma isteğim yok;hayata karşı zerre keyfim yok. Kısacası sensizken, hayatım koca bir boşluk.(1900)
  • Birini sevmeliyim. Aksi halde bu, sefil bir var oluş olur. Bu "biri" ise sensin.(1912)
                                             AİLE
  • Hayatın bizi, en yakın aile bağlarının bile gittikçe küçülerek alışkanlığa dönüşmüş birer dosluk hailene gelecek şekilde nasılda ruhumuzun ince noktalarından ağır ağır değiştirdiğini görmek çok ilginç. İçten içe birbirimizi anlamaktan ve birbirimizle empati kurmaktan veya diğerinin kalbini hangi duyguların kıpırdattığını bilmekten aciziz artık.(1899)
  • Öğretmenin sana onlara vermese bile piyanoda daha çok hoşuna giden şeyleri çal. En çok yapmayı sevdiğin şeylerden öğrenirsin, öyleki zamanın nasıl geçtiğini bile fark etmezsin. Sıklıkla işlerime öylesine gömülüyorum ki öğle yemeyi yemeyi bile unutuyorum.(1916)
                                          YAŞLILIK 
  • Gençlikte acı veren, olgunluktaysa lezzetli gelen o yanlızlıkta yaşadım.(1936)
  • Bizim yaşımızda, şeytan insana pek boş vakit vermiyor!(1938)
  • İnsanın tüm çağdaşları ve yaşlanan tüm dostları aynı hassas dengede yaşıyor ve insan, bilincinin, bir zamanlar aydınlık olamadığını fark ediyor. Ama baktığın zaman, daha dingin renkleriyle alacakaranlığın da kendine özgü bi albenisi var.(1952)
  • Gençlikte herkes ve her olay eşsiz gibi görünüor. Yaş ilerledikçe, kişi benzer olayların tekrarlandığının daha da çok farkına varıyor. Daha sonra ise daha az sıklıklarla mutluluk ve şaşkınlık yaşıyor, ama aynı zamanda da daha az hayal kırıklığı görüyor.(1954)
                                                          AMERİKA 
  • Amerika'daki yaşamın tümünde baskın olan...hep kadınlar. Erkeklerin hiçbirşeye ilgisi yok; çalışıyorlar, benim daha önce hiçbir yerde görmediğim türden bir çalışma. Geri kalanı ise en aşırı modalara para harcıyan ve kendilerini bir savurganlık perdesinin ardına gizleyen karılarının kuklaları olmuş.(1921)
  • Amerikalılar Almanlardan daha az eğitimli olsalar bile onlarda daha fazla coşku ver enerji var;buda yeni fikirlerin insanlar arasında daha geniş bir biçimde yayılmasını sağlıyor.(1921)
  • Amerikalıllar, Avrupalılardan daha fazla hedefleri ve gelecekleri için yaşıyor. Bir Amerikalıya göre hayat her zaman için gerçekleşmektir, olmak değil...Bir Avrupalıdan daha az bireycidir..."ben"dense "biz"e daha fazla vurgu yapar.(1939)
  • Siyasi kurumların savunulabilir tek amacı bireyin gelişiminin engellenmemesinin sağlanmasıdır...Amerikalı olduğum için kendimi özellikle talihli saymamın sebebi budur.(1942) 
                                             ÖLÜM
  • İnsan yaşamını sürekli bir gerginlikle birlikte sürdürür, ta ki sonsuza dek gitme zamnı gelinceye kadar.(1935)
  • En sonunda herşey bir sanat eseri gibi görünsün diye bireyin yaşamına doğal sınırların konduğu gerçeğinde belirli bir tatmin yokmudur? (1947)
  • Tıpkı yabancı bir eve yapılan kısa bir ziyaret gibi bu var oluş da kısadır. Takip edilecek yol,merkezi kıstlayan ve ayrıştıran "ben" olan ve titreşip duran bir bilinç tarafından zayıf bir biçimde aydınlatılmıştır...Bir grup insan "biz" olduğunda, ahenkli bir bütün haline geldiğinde insanların erişebileceği en yüksek mertebeye erişirler.(1952)
  • İnsan karşına çıkan tüm trajedilerin karşısında güçsüzdür...Ancak tüm acılar bizi,...yaşamımızın küçük bir kısmını o da nadiren paylaşma fırsatı bulduğumuz insanlarla birleştirir...Yüreğimle, eline dokunuyorum.(1954)
  • İhtiyarlıktan beli bükülene, ölüm bir kurtuluş gibi gelir. Kendim de hayli yaşlandığım ve ölümü, nihayetinde tahsil edilecek eski bir borç gibi gördüğüm için bunu artık hayli güçlü bir biçimde hissediyorum. Yine de insan içgüdüsel bir biçimde nihai çözümü erteleyebilmek için mümkün olan herşeyi yapıyor. İşte Doğa bize böyle bir oyun oynuyor.(1955)
  • Canlı olan her şeyle aramda öylesine güçlü bir birlik hissediyorum ki bireyin nerede başlayıp nerede bittiği benim için önemsiz birşey.(1957)
                                           EĞİTİM 
  • Birçok öğretmen, öğrencinin neyi bilmediğini bulmaya yönelik sorular sormakla vaktini harcıyor; oysaki gerçek soru sorma sanatı, öğrencinin neyi bildiğini veya neyi bilme yetisine sahip olduğunu ortaya çıkarmaktır.(1921)
  • İnsanın gerçekleri öğrenmesi çok önemli değildir. Bu yüzden üniversiteye gitmeye çok da ihtiyacı yoktur. Orada öğreneceklerini kitaplardan da öğrenebilir. Sosyal bilimler okulunda alınan eğitimin önemi çok sayıda gerçek öğrenmek değil, zihni, ders kitaplarından öğrenilemeyecek bir şeyi düşünmek üzere eğitmektir.(1921)
  •  Bir öğretmenin ustalık gerektiren sanatı, yaratıcı ifade ve bilgiyle keyif uyandırmaktır.(1934)
  • Okullarda tarih, uygarlığı yorumlamanın bir yolu olarak öğretilmeli, emperyalist gücün ve askeri başarının telkini için değil.(1934)
  • Asıl zorluk, tüm zamanların bilgelerinin aklını karıştıran asıl zorluk şudur: öğretimimizin etkisinin, insanın duygusal yaşantısında nasıl olup da bireyin temel psişik güçlerinin baskısına dayanabilecek kadar kuvvetli olmasını sağlayabilirz? (1938)
  • Kapitalizmin en büyük kötülüğünün bireyleri sakatlamak olduğunu düşünüyorum. Bütün eğitim sistemimiz bu kötülükten mustarip. Gelecekteki kariyerine hazırlık olarak maddi başarıya tapmak üzere eğitilen öğrenciye abartılmış bir rekabetçi tutum telkin ediliyor.(1949)
  • Sınavlara karşıyım; çalışmaya yönelik ilgiyi yalnızca öldürüyorlar. Öğrencinin (üniversite) öğrenimi boyunca ikiden fazla sınav olmamalı. Seminerler düzenleyebilirim ve eğer gençler ilgi olursa ve dinlerlerse onlara bir diploma da verebilirim.(1955)
                                     DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar